Hayat bir gündür... O gün bugündür.
Bu haftasonu öyle bir sarsıldım ki derinden, kalbim ağladı, ağırlaştı ve ezildim okuduklarım karşısında... Yazıyı Ayşe Arman hazırlamış, röportajı yapmış ve sade bir dille, olduğu gibi aktarmış. Röportajdan alıntılar yapıp, anladıklarımı özetliyorum aşağıda...
Kadın iki güzel çocuğuyal eşiyle çok güzel bir aile hayatı olan detaycı bir kişilik. İşinde çok başarılı, hayata bakışı titiz ve üretken, her konuda ince eleyip, sık dokuyan bir tip. Aynı zamanda mükemmeliyetçi ve dolayısıyla ekstra bir hassasiyeti var, olayları ve kişileri analiz konusunda.
Kadın iki güzel çocuğuyal eşiyle çok güzel bir aile hayatı olan detaycı bir kişilik. İşinde çok başarılı, hayata bakışı titiz ve üretken, her konuda ince eleyip, sık dokuyan bir tip. Aynı zamanda mükemmeliyetçi ve dolayısıyla ekstra bir hassasiyeti var, olayları ve kişileri analiz konusunda.
Bir gün; karnında bir şişlik ve kabızlık şikayetiyle doktora gidiyor, araştırmalar testler birşey bulamıyorlar doktorlar. Doğumlar sebebiyle biraz kilolu, fakat karnındaki anormal şişmenin devam ettiğini gözlemleyecek kadar da dikkatli. O doktor, bu doktor gezerken en sonunda bir doktor; yumurtalık kanseri olduğunu söylüyor kadına ham de 3. evrede, 4 zaten yolun sonu diyorlar. Öncelikleri ve mutluluk tanımı bir anda değişiveriyor kadının. Hemen ameliyatlar, kemoterapi ile tedavi altına alınıyor, tam 50kg veriyor bu süreçte. Tedavi bittiğinde doktoru ona önünde iki seçenek olduğunu bildiriyor; 1. seçeneği : hastalığının son sürecini hastanede tedavi görerek geçirmesi, fakat iyileşme olmayacağını ... 2. seçeneği; hastalığının son sürecini evde sevdikleri ve ailesiyle birlikte geçirip hayatının kalan birkaç haftasının tadını çıkartmasını. Kadın böyle bir şans verildiği için kendine şükredip; 2. seçeneği seçiyor ve diyor ki her anımı ailemle geçirmek istiyorum. Tüm bu tedavi süresince - 2 yıl boyunca aile bireyleri de dahil terapi görüyorlar. Bu süreci en hassas şekilde değerlendirebilmek ve yönetebilmek adına... Sonunda kadın ve eşi bu durumu çocukları ile paylaşmak noktasına geliyor; çocuklarına açık bir şekilde bunun bir son olmadığını yeni bir başlangıç olduğunu babablarının her zaman yanlarında olacağını ve kendisinin de babalarının kalbinden onlara destek olacağını söylüyor. Üzülmek yok çünkü; üzülmeye vaktimiz yok diyor. Acelem var sizinle geçirdiğim sayılı günlerimin en güzel günlerim olması lazım.
Ve eşi diyor ki; Sanki biz tanışmadan önce de bu aşk vardı. Bu bedenlere doğmadan. Biz her zaman birlikteymişiz ve hep birbirimizi beklemişiz gibi hissettik. Bu sanki bizim ötemizde bir şey. Ruhlarımız hep birlikteydi. Tekrar neden bir araya gelmesin ki. Ölüm, neden bir son olsun ki?
Ann: Aşk bitmiyor, ileride farklı bir formda bir araya geleceğiz. Belki bir çiçek ve kelebek olarak. Öyle ya da böyle yine birbirimizin olacağız.
Eşi: Artık hayatı, bir gün olarak düşünüyorum. O gün bitene kadar da dolu dolu yaşıyoruz.
İşte benim bu hikayeden çıkarımım da; hayat bir gündür. Sevdiklerimle sağlıklı, mutlu ve huzurlu geçirdiğim her günüm ve her anım için şükrediyorum. Sevdiklerimden ayrı kaldığım anlar içinse üzülmüyorum çünkü ayrılıklar ve ölümler bir son değil birbirimize kavuşmamız için verilmiş bir ara.
Yorumlar
Yorum Gönder